Seçimlerin etkisi:
Türkiye dış politikadaki bazı dosyaları iç politikaya hizmet edecek şekilde kullanacak mı?

Seçimlerin etkisi:

Türkiye dış politikadaki bazı dosyaları iç politikaya hizmet edecek şekilde kullanacak mı?



Türkiye, son aşamada “sıfır sorun” politikası çerçevesinde birçok bölgesel ve uluslararası güçle arasındaki önemli farklılıkları gidermeye çalışmasına rağmen bu, 14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleriyle ilgili iç politikaya olumlu yansırken, aynı zamanda bazı ülkelerle birlikte komşu ülkelerdeki muhalifleriyle kasıtlı olarak gerilim seviyesini yükselttiği gerçeğini de değiştirmiyor. Türk kuvvetleri, Kuzey Irak’ta bir dizi PKK üyesini ve Suriye’nin kuzeyindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) milislerinin bazı üyelerini hedef aldı. Bu, başta Fransa ve ABD olmak üzere bazı Batılı ülkelerle iç ve bölgesel meseleler ve dosyalar konusunda gerilimin olduğu bir döneme denk geldi ve bu durum, bu tırmanışın gerçek amaçları hakkında pek çok soruyu gündeme getirdi. 

Çoklu Gösterge

Türkiye, yaklaşan seçimlerle bağlantılı olarak bazı muhaliflerine karşı bir dizi gerilimi tırmandıran önlem aldı ve bunlardan en öne çıkanları şöyle: 

1- Kuzey Irak’ta yeni saldırılar başlatmak: Türkiye, ağırlıklı olarak Kuzey Irak’taki çeşitli bölgelerdeki karargahlarını ve milislerini hedef alan askeri operasyonlarını yoğunlaştırdı. Geçtiğimiz dönemde bu operasyonlar, sonuncusu 5 Mayıs’ta gerçekleşen bir dizi örgüt militanının etkisiz hale getirilmesiyle sonuçlandı. Türkiye’nin terör örgütü olarak sınıflandırdığı örgütün lojistik sorumlusu Neçirvan Kuğu öldürüldü. 

Buna paralel olarak Türkiye, 5 Nisan’da Süleymaniye Valiliği’ne yaptığı sivil uçuşları askıya aldı ve Süleymaniye bölgesinde artan PKK faaliyetinin tehlikeleri konusunda uyarıda bulundu. Aynı ayın 8’inde bir Türk yürüyüşü de Süleymaniye Havalimanı’nı hedef aldı ve bu hedefleme, Kuzey Irak’taki Türk askeri hareketlerinde niteliksel bir gelişme oluşturdu. İlk kez bir sivil tesis vuruldu. Bu, Kürdistan bölgesindeki Türk askeri stratejisinde yeni bir değişim olduğu anlamına geliyor. Ankara bununla, SDG ile ilişkilerini güçlendirme yönünde adım atan Süleymaniye bölgesini kontrol eden Kürdistan Yurtseverler Birliği’ne üstü kapalı bir uyarı mesajı göndermeye çalışıyor. 

2- SDG güçleriyle devam eden çatışmalar: Ankara’nın Suriye’nin kuzeyindeki SDG üyelerine yönelik başlattığı askeri saldırılar arttı. Bunların en sonuncusu, 5 Mayıs’ta Haseke havaalanına İHA ile yapılan saldırıydı. Operasyon sonucu, bir komutan da dahil olmak üzere SDG’nin üç askeri öldürüldü. 

Türkiye’nin şu anda SDG güçlerine karşı devam eden gerilimin arkasında, SDG’ye yönelik doğrudan askeri operasyona alternatifler sağlama yeteneğini göstermeye çalışması daha olasıdır. Ayrıca, bu operasyonlar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türk ulusal güvenliğini koruma yeteneğini teyit ederek iktidar partisinin yararına seçim tabanının takdirini kazanmak için de kullanmaktadır. Buna göre, Türkiye’nin özellikle kendi içinde artan seçim rekabeti ile birlikte önümüzdeki günlerde SDG mevzilerine yönelik yeni saldırılar düzenlemesi bekleniyor.

3- Fransa ve Almanya ile yenilenen anlaşmazlıklar: PKK yandaşlarının Fransa’nın Marsilya kentinde Türk vatandaşlarına saldırmasının arka planına karşı Türk makamlarının 3 Mayıs’ta Fransız hükümetine sert bir uyarıda bulunmasının ardından, Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkilerde gerilim yeniden arttı. 28 Mart’ta Türk Savunma Bakanlığı, Fransa Senatosu’nun örgüt liderlerini ağırlamasından duyduğu memnuniyetsizliği dile getirdi ve bunun NATO himayesinde terörle mücadele çabalarını baltaladığını değerlendirdi. 

Buna paralel olarak, Aynı ayın 27’sinde yurtdışında başlayan seçim sürecinde Türk toplumunun oy kullanabileceği sandık sayısını artırılması talebinin 28 Nisan’da reddedimesinin ardından Ankara ile Berlin arasındaki gerilim geçtiğimiz günlerde arttı. Almanya Dışişleri Bakanlığı, Türk büyükelçiliğine 3 yeni oy kullanma yerinin onaylanacağını, ancak önerilen diğer 10 oy yerinin reddedileceğini bildirdi. Bu, Türkiye Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından, Berlin’in Erdoğan’ı ve partisinin Almanya’daki Türk vatandaşları için daha fazla oy alma planlarını baltalama girişimi olarak değerlendirildi. 

4- ABD’ye yöneltilen suçlamalar: Türkiye, Amerika’nın Suriye’nin kuzeyindeki Kürt savaşçılara verdiği desteğin devam etmesi nedeniyle şu anda ABD’ye yönelik suçlamalarını artırdı. 22 Nisan’da Türkiye İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Washington’u “Türkiye’nin güney sınırlarında bir terör devleti kurmaya çalışmakla” suçladı. 

Buna paralel olarak Türkiye, ABD yetkililerinin ülke içindeki uygulamalarına yönelik eleştirilerini reddetti. Washington ayrıca seçimlere müdahale etmek ve muhalefetteki Millet İttifakı adayı Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında yer almakla da suçlandı. Bu, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Jeffrey Flick’in geçen Nisan başında Ankara’ya yaptığı ziyaretin ışığında oldu. Buna bağlı olarak Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermeni iddialarına ilişkin 1915 olaylarıyla ilgili açıklamalarının ardından aynı ayın 24’ünde ABD Başkanı Joe Biden’ı eleştirerek, onu “tarihi çarpıtmaya çalışan düzenbaz bir politikacı” olarak tanımladı.

5- Suriye ile normalleşme sürecinin hızlandırılması: Türkiye’nin geçtiğimiz haftalarda Suriye ile ilişkileri geliştirmeye ve ilişkileri güvenlik seviyesinden diplomatik seviyeye taşımaya yönelik istekliliğine rağmen, Ankara Suriye’nin normalleşme şartlarını reddettiğini açıkladı. Bunların başında askeri güçlerinin Suriye’nin kuzeyinden çekilmesi geliyor. Şam ile ilişkilerin normalleştirilmesi çerçevesinde Rusya, İran, Suriye ve Türkiye dışişleri bakanlarının 10 Mayıs’ta Moskova’da yapılan dörtlü toplantısının da PKK’ya karşı net tavır ilan edilmesi talebiyle önüne geçildi. Bu, Ankara’nın PKK’nın Suriye’deki bir uzantısı olarak gördüğü “Kürt Halkı Koruma Birlikleri”ne atıfta bulunuyor. Türkiye ayrıca, Suriye rejiminin mültecilerin gönüllü dönüşlerini teşvik etmek ve siyasi süreçte ilerlemek için ciddi garantiler sağlaması gerektiğini vurguladı. 

Farklı Motifler

Türkiye’nin dış hasımlarıyla gerilimi tırmandırma eğiliminin başlıca sebepleri arasında şunlar sayılabilir: Türkiye içindeki geleneksel milliyetçi ve muhafazakar tabanları harekete geçirmek ve onları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve onun seçim ittifakı lehine oy kullanmaları için seferber etmek amacıyla bu seçim tırmanışını kullanmaktadır. 

Bu tırmanış aynı zamanda Türkiye iç dünyasının dikkatinin ülkedeki ekonomik krizin olumsuz etkilerinden başka yöne çevrilmesi ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin son aylarda aldığı geleneksel önlemlerin ekonomide önemli bir sıçramayı gerçekleştirememesiyle de bağlantılıydı. Çünkü Türk lirası, yaşam koşullarındaki gerilemeye ek olarak hala büyük bir çöküş yaşıyor. 

Buna ek olarak, şu anda PKK unsurlarına karşı mevcut tırmanış, özellikle Batı’nın Suriye’deki Kürt kanadına verdiği desteğin devam etmesi ışığında, bölgedeki Kürt yayılmasını kuşatmayı hedefliyor. Ayrıca, bölgedeki PKK güçleri ve kollarına yönelik askeri operasyonlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ülke içindeki Kürt unsuruna dair zihinsel imajı bozma çabasından ayrı tutulamaz. Özellikle Türkiye’de Halkların Demokratik Partisi’nin bu Mayıs ayı başında yaptığı resmi açıklamadan sonra seçmenlerini 14 Mayıs seçimlerinde açıkça Kılıçdaroğlu’na oy vermeye çağırdı. Bu da Ankara’nın komşu ülkelerdeki tırmandırma politikasını bundan sonraki aşamada da sürdüreceğini gösteriyor.