Önemli Kart:
“Sıfır sorun” politikasına geri dönüş Türkiye seçimlerini nasıl etkiledi?

Önemli Kart:

“Sıfır sorun” politikasına geri dönüş Türkiye seçimlerini nasıl etkiledi?



Türkiye’deki seçimler, çeşitli siyasi güçlerin dengesini temsil etmekle kalmıyor, özellikle de muhalefetin ivme kazanması ve son dönemde iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin hakimiyetine rağmen halkın arasında geniş bir nüfuz elde etme becerisi göz önünde bulundurulduğunda farklı bir önem kazanıyor. Aynı zamanda seçimler, Türkiye’nin bölgesel çevresi ile tartışmalı meselelerine odaklanarak dış ilişkilerini yeniden düzenlemeye yöneldiği bir zamanda geldi. Bu, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkilerdeki dikkat çekici gelişmenin yanı sıra Washington ile tartışmalı dosyaları çözme arayışında da açıkça görülüyordu.

Ankara’nın dış ilişkilerinde son aşamada görülmemiş bir düzeye ulaşan gerilimi giderme yaklaşımı, Erdoğan ile rakipleri arasında kıyasıya bir rekabetin yaşandığı yaklaşan seçimlerden ayrılamaz gibi görünüyor. Türkiye muhalefeti, dış ilişkiler dosyasını ve Ankara’nın Batılı güçlerle, özellikle Washington ve Avrupa Birliği ile kötüleşen ilişkilerini, AK Parti hükümeti üzerindeki baskısını güçlendirmek ve Türkiye’nin kolektif bilincindeki imajını bozmak için kullanmakta kısmen başarılı oldu. Bu açık karşılıklı bağımlılık, mevcut seçimlerin bir sonraki aşamada Türk dış politikası eğilimleri üzerindeki yansımaları hakkında birçok soruyu gündeme getiriyor. 

Önemli Hamleler

Türkiye seçimleri ile dış politika dosyalarını ele alma hareketi arasındaki ilişki, seçimlerde yarışan tarafların istikametinde açıktı ve şu şekilde ifade edilebilir:

1- Suudi Arabistan, BAE ve İsrail ile tartışmalı konuların ele alınması: Yaklaşan seçimlere aylar kala Cumhurbaşkanı Erdoğan, tartışmalı konuları çözüme kavuşturarak ve çetrefilli konularda mutabakat alanlarını güçlendirerek bölge ülkeleriyle yaşanan krizleri hafifletmeye yöneldi. Bu, başta Suudi Arabistan, BAE ve Tel Aviv olmak üzere bölge ülkeleriyle işbirliği modelinin güçlendirilmesinde belirgindi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 5 Aralık 2022’de yaptığı açıklamalarda, “Ülkesinin dostlarını çoğaltacağını” söylemesi dikkat çekiyor. Türk politikasının bölge ülkelerine yönelik seyrinin düzeltilmesi kısmen Türkiye ekonomisine ilişkin göstergelerin gerilemesine, yerel para biriminin değer kaybetmesi ve enflasyon oranlarının rekor seviyelere yükselmesine bağlıdır. Bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin sadece halk arasında değil, aynı zamanda geleneksel seçim tabanlarında popülaritesindeki düşüşe de yansıdı.

2- Mısır, Tunus ve Suriye ile normalleşme seçeneğinin genişletilmesi: Bunların başında, İstanbul’dan yayın yapan ve Kahire yönetimine muhalif olan bazı yabancı TV kanallarını “medya namus tüzüğüne” mecbur etmesi ve diğer kanalların ise sınır dışı edilmesi ile başlayan Kahire ile ilişkilerin güçlendirilmesi geliyor. Ayrıca, İki ülke arasındaki istikşafi görüşmeler, güvenlik seviyesinden diplomatik düzeyine taşındı. Bu, iki ülkenin dışişleri bakanı düzeyindeki karşılıklı ziyaretlerde açıkça görüldü ve Türk politikasının Tunus başta olmak üzere Mağrip ülkeleriyle yeniden formüle edilmesine paralel olarak, bir sonraki aşamada karşılıklı büyükelçilerin atanması konusunda da ilerleme kaydedildi. Yeni Tunus parlamentosunun meşruiyetini tanımak ve Gannuşi’nin tutuklanması konusunu ihtiyatlı bir şekilde ele almak da dahil olmak üzere Türkiye’nin son hamleleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ülkesinin dış sorunlarına odaklanmaya devam ettiğini ortaya koydu. Buna bağlı olarak seçim süreci öncesinde Ankara, Şam ile güven köprüleri kurmaya başlamış ve ilişkileri yeniden normalleştirme yolunda önemli adımlar atmıştır. Bu, Erdoğan’ın siyasi muhaliflerinin elinde bir seçim kartına dönüşen Suriyeli mülteci dosyasından kurtulma çabası çerçevesinde geliyor.

3- Başta Yunanistan olmak üzere komşu ülkelerle gerilimin sonlandırılması: Ankara, bölgedeki birçok bölgesel güçle ilişkilerini geliştirme eğilimi çerçevesinde, başta Yunanistan olmak üzere komşu ülkelerle gerilimi azaltmaya çalışmıştır. Önemli sayıda Yunan kökenli Türk vardır ve Yunan tahminlerine göre sayılarının yaklaşık 100 bin olduğu tahmin edilmektedir. Bunların çoğu İstanbul, İzmir ve Ankara’da yoğunlaşmıştır. Türkiye’deki Rum azınlık, özellikle iktidar partisi ile muhalefet arasında yoğunlaşan rekabetin ışığında, yaklaşan seçimlerde önemli bir öncelik oluşturuyor. Ayrıca Türk Rumları, Türkiye’deki ticari harekette önemli bir rol oynamakta ve çok sayıda ticari, sanayii müesseseleri bulunmakta ve bunlarla birlikte faal olan işçi tabanlarını etkileyebilmektedirler. 

4- Washington ve Avrupa Birliği ile normalleşmeye gitmek: Son dönemde Türkiye, başta Washington ve Avrupa Birliği olmak üzere Batılı güçlerle barış alanlarını güçlendirmeye çalışıyor. Ankara, Moskova’ya yönelik Batı yaptırımlarını reddetmesine rağmen, Rusya’nın Kiev’e yönelik hamlelerini kınadığını teyit etti. Ankara ayrıca, Ukrayna’nın tahıl ihracatıyla ilgili olarak Moskova ile Kiev arasındaki arabuluculuğunu güçlendirme eğilimindeydi. Öte yandan, Finlandiya’nın NATO’ya üyeliğini kabul eden Ankara, Ankara ile Stockholm arasındaki çekişmeli meselelerin çözülmesi halinde İsveç’in üyeliğini kabul etme sözü de verdi. Ankara ayrıca, geçen mart ayında bir dizi savunma sanayii yetkilisi aracılığıyla, yerli savunma sanayileri açısından ilerleme kaydettikten sonra, Rus S400 savunma sisteminden daha fazla partiye ihtiyaç duymayabileceğini de ortaya koydu. 

Büyük olasılıkla, Batılı güçlere karşı farklı Türk hamleleri, bir sonraki seçimden önce Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kendi içinde zaferler elde etmesi ve Batılı partilerle, laik tabanları Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisinin yararına seferber etmek için kullanılabilecek bir takım kazanımlar elde etmesi bağlamında geliyor. Geçen mart ayında, Avrupa Birliği’nin kredi kurumu olan Avrupa Yatırım Bankası, yıkıcı depremin ardından Türkiye’deki yeniden yapılanma çabalarını desteklemek için 500 milyon avro sağlamayı kabul ettiğini duyurdu. Doğu Akdeniz’de enerji yatakları arama hamleleri nedeniyle dört yıl önce Türkiye’ye mali yardım yapılmasına yönelik koyduğu yasağı neredeyse tamamen kaldırıyor. Cumhurbaşkanlığı Resmi Sözcüsü İbrahim Kalın’ın 15 Nisan’da yaptığı açıklamalara göre Washington, ülkesine Amerikan F16 uçağı satışı konusunda büyük esneklik gösterdi. 

Buna bağlı olarak, 6 Şubat’taki yıkıcı depremin arifesinde Batı, Türkiye’ye olağanüstü bir sempati gösterdi. ABD Başkanı Joe Biden, depremin hemen ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aradı. Ülkesinin Ankara’ya verdiği desteği teyit etti, ardından Türkiye’ye 85 milyon dolar insani yardımda bulundu ve çok sayıda Avrupa ülkesi Ankara’ya yardım sağladı. Avrupa Birliği, Türkiye’deki yeniden yapılanma politikasına yaklaşık 1 milyar dolar desteğini açıkladı. 

Burada normalleşme süreci, bir sonraki seçim öncesi Cumhurbaşkanı için yeni bir kazanım ekledi. İki taraf arasında bekleyen dosyalar olmasına rağmen, Ankara’nın geçmiş dönemde bu anlaşmazlığı kontrol altına alma çabaları, Türk seçmenini AKP’nin Türkiye’nin Batı ile ilişkilerini Ankara’nın stratejik çıkarlarından vazgeçmeden geliştirme hamlelerinin uygulanabilirliğine ikna etmek için önemli bir adım olabilir. 

Eğilim Tespiti

Dış ilişkiler dosyasının Türk siyasetindeki önemi dikkate alındığında, Türkiye’deki siyasi güçlerin seçim ittifaklarının önümüzdeki seçimlerde de dış ilişkiler dosyasını kullanmaya devam etmesi beklenmektedir. Muhalefet yelpazesini bir araya getiren 6’lı masanın, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin dış politikasının ürettiği olumsuz yansımalar karşısında yatırımları artırma yönünde hareket etmesi beklenebilir. Bunların başında Suriyeli mülteci krizi ve Ankara’nın Batı ile ilişkilerindeki gerginlik geliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, Ankara ile bölgesel ve uluslararası çevresi arasındaki çekişmeli konuları sıfırlamaya odaklanan ve aylar önce başlayan dönüşümleri istikrara kavuşturma eğiliminde olması bekleniyor. Ayrıca, Türkiye ile Abu Dabi, Riyad ve Tel Aviv gibi bölgenin bazı başkentleri arasında oluşan mutabakatın daha iyi kullanılmasıdır. Bu, bir yandan Türk dış politikasının esnekliğini kanıtlamak, diğer yandan Türkiye’nin yurtdışındaki yönelimlerine yönelik sert eleştiriler yönelten seçim bloklarının özlemleriyle başa çıkmak içindir. 

Öte yandan muhalefet, yaklaşan seçim sürecinde yabancı dosyalara yatırım yapma çerçevesinde, Türkiye cumhurbaşkanı ve AK Parti hükümeti üzerinde daha fazla baskı kurmaya çalışabilir. Bu, bölgedeki ihtilafların önemli bir yönüne Türkiye’nin müdahil olmasını sınırlayan ilave tedbirler almak içindir. Burada, belki de iktidar partisi, Türk seçmenine, iktidar otoritesinin dış ilişkilerin yeniden formüle edilmesiyle ilgili dönüşümlerinin esas olarak Türk çıkarlarının korunmasıyla bağlantılı olduğu mesajını iletme yeteneğini geliştirmek için ister bölge ülkelerine, ister Batılı güçlere yönelik yeni yönelimlerinin yerleşmesini kasıtlı olarak hızlandırıyor. 

Sonuç olarak, Türk dış politikasındaki değişimlerin kısmen 14 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimlerle ilgili olduğu söylenebilir. Muhalefetin yanı sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisinin Türkiye’nin dış ilişkiler dosyasına yatırım yapmasının, ülke içindeki seçim etkileşimleriyle bağlantılı olduğu söylenebilir.